Ingilizce ogrenmeyi zorlastiran nedenler (in Turkish)
21 Feb 2017
I’m writing this post in Turkish as it is directly related to learning the English language. Having that in English wouldn’t make much sense. Oh also; it’s copy pasted from something i wrote on eksi sozluk.
bunu su an uce ayiriyorum. linguistik sebepler; egitimsel sebepler ve kisisel sebepler (ogrenciden kaynakli)
linguistik sebepler bunun en basit olani.
turkcenin gramer acisindan (ve de kulturel acidan) ingilizceye zerre alakasi yok. cumle yapilari farkli, fiillerde dikkat ettigimiz seyler farkli, kullanilan deyimler farkli, siirsel bi durumda yapilan benzetmeler bile farkli!
bu arada benzerlik olarak sadece yuzeysel konusmuyorum, mesela gorunurde pek ingilizceye benzemeyen ruscayi ele alalim. bizim bu ne diye kasim kasim kasindigimiz perfect/imperfect past olayi var ya, ha o sey ruscada da var mesela. veya ‘guzel’ ve ‘beautiful’ kavramlarini ele alalim. bunlar distan bakinca benzer, ama detayli kullanimlari baya baya farkli iki kavramdir.
dunya uzerinde ingilizceyi en iyi konusan ulkelere bakarsam dil olarak en ustte anadilleri ingilizceye cok benzeyen ulkeleri goruruz. hollanda isvec norvec vs.
ancak burada belirgin bi sikinti var; o kadar yukarda finlandiya ne ariyor la? turkce kafa olarak ingilizce’ye ne kadar benzerse fince de o kadar benzer. neticede linguistik farklar o kadar etkili degil sanirim.
kulturel farklara gelirsek, o biraz daha etkili gibi. ingilizlerle kulturel olarak alakasiz olup ortalama ingilizcesi en iyi olan millet japonlar galiba, onlar da cok ornek alinacak durumda degil de; bi zahmet bizden iyi durumdadirlar
ikinci maddeye gelelim; egitimsel sorunlar.
burada oncelikle ogretmenler maddi eksikliklerden sikayet etmesin (eger cok ciddi bi olanaksizlik yoksa); ingilizce ogrenmek oyle aman aman cok maddiyat gerektirmiyor.
burada onemli sorun ogretmenlerin dersi fazla formule etmeye calismasi. dil egitimi cok kati bi is degildir. hocalarin olmadik seyleri ezberletmesi, gramere fazla yonelim, ingilizceyi coktan secmeli testle olcmeye calismak, ‘anliyorum ama konusamiyorum’ durumu genel olarak bunun sonuclaridir. bu egilim son yillarda sanirim biraz azalmis durumda ama 1.durumu kesin anlayacak kadar alakam yok, duydugum kadari bu 2. hakkatten dogruysa da sonucunu gormek icin biraz erken.
bir diger sorun kimi ingilizce ogretmenlerinin kendi dersini bile yeterince onemsemeyip ‘devlete kapagi attim gafam raad’ moduna girmesi. bunu uzun uzun irdeleyip sozlukteki ingilizce ogretmenlerinden rahatsiz edici cevaplar almak istemiyorum. ne derece yayginlar ondan da emin degilim ama var boyle bi kitle
egitimdeki son sorunumuz da kitap yetersizligi. aslinda bu en kolay cozulecek sorun, milli egitim in bi kararina ve ardindan bi kitabin yazilmasina bakar. ayrica ogretmenin kullandigi tek kaynak sikayetci oldugu bi kitapsa ve buna agirlik vermeye devam ediyosa ben sucu biraz da ogretmende ararim.
ve son konuya geldik; ogrenciden kaynakli sikintilar
bu da anlatilmasi nispeten basit bi mevzu. ogrenciler (en azindan cogu) ingilizce egitimini cid-di-ye al-mi-yor. bunu toplu testlere (teog vs.) katarak cozmeyi denedik ama o zaman da ogrenciler ingilizce ogrenmeyi degil, sadece testlerdeki netlerini onemsiyorlar. bunun da gercekten ingilizce bilmekle olan korelasyonu yeterince yuksek degil.
cocuklar ingilizceye o anda ihtiyaclari olmadigi icin onemsemiyorlar. hayatlarinin ileriki bi doneminde onemsemeye baslayabiliyorlar gercekten lazim olunca. o zaman da iste ingilizce kursu falan bi sekilde ogrenmeye cabaliyorlar ama yas ilerledikce beynin dil ogrenme kapasitesi giderek zayifladigindan bu epey zor oluyor.
bu noktada sormamiz gereken soru, o yastaki cocugun ingilizceyi onemsemesini nasil saglayabiliriz? gordugumuz kadariyla ingilizceye az da olsa gerek duyan ogrenciler (yabanci dizi olsun, oyun olsun) daha fazla ingilizce ogreniyorlar. bu cocuklara zorla oyun falan oynatabilecegimizi sanmiyorum. ancak bu noktada elimizde cok sacma iki veri var. bir; bu ogrencilerin cogu bi sekilde televizyon izliyor. iki; dunya uzerinde bi ulkenin ingilizce seviyesi o ulkede filmlerin dublajli mi, altyazili mi olduguyla cok alakali. bu durumda yabanci film yayinlayan tv kanallarina altyazili yayinlamasi halinde tesvik ver; bak bakalim ne oluyor.
son birkac yilda kaldirilan, cok fazla kisinin karsi ciktigi ama benim cok da karsi olmadigim bi durum var; yabanci dilde egitim. az once bahsedilen motivasyon sorununa kokten cozum. yap matematik ve fen derslerini ingilizce (ve dersi de hakkatten ingilizce bilen hocalar versin). ogrencilerin ingilizce ogrenmedeki motivasyonunu arttirmak icin bundan iyi sebep mi var? bi sekilse ogrenecek, kacari yok. ozel okullarin ingilizce seviyesinin devletle olan farkinin sebeplerinden biri de bu. onlarin bir cogu yabanci dilde egitime devam edebiliyor.
sonucta; ingilizce egitimini duzeltmenin bi suru yolu var, ufak tefek degisiklerle biraz duzelir. baya buyuk degisikliklerle cok duzelebilir, ama yine de bu duzelmenin sanirim bi yerlerde bi ust limiti var (linguistik bi degisiklik yapmadigimizi varsayiyorum bi zahmet)